Kitap Yorumları
Ölüm Yeri - Jeffery Deaver
Mükemmel diyebileceğim zeka pırıltıları dolu çok güzel bir polisiye. Yatağa mahkum kriminoloji uzmanımız Lincoln Rhyme ve Amelia Sachs'ın Kemik Koleksiyoncusu ile başlayan ortaklıkları devam ediyor. (Kemik Koleksiyoncusu filminde Amelia Sachs'ı Angelina Jolie canlandırmıştı.) Kitabın son 100 sayfasını okurken muhtemelen hız rekoru kırmışımdır. Polisiye severlere tavsiye ederim.
Semaver - Sait Faik Abasıyanık
Bir İstanbul hikayecisi olarak tanıdığım Sait Faik'in okuduğum ilk eseri. Edebiyatımızın ünlü durum öykücülerinden olan yazar, Haldun Taner'in de dediği gibi 'bir olayı değil yaşamın bir parçasını' işliyor.Yaşarken fark edemedigimiz küçük ayrıntılara değiniyor.Farklı bir üslûbu var.Çok samimi geldi.Durum hikâyesi olduğundan çok akıcı değil ama sıkmadı da.Kitapta birbiriyle bağımsız 20 hikâye var.Hikayelerinde denizi, kahvehaneleri, aylak insanları, çocuklar ve kedileri anlatmış yazar.Genel anlamda beğendiğim bir kitap oldu.
Puan: 8/10
Ateş ve Buz - Ray Bradbury
Ray Bradbury'nin üç adet öyküsünü bünyesinde barındıran bir kitap Ateş ve Buz. 1986'nın Temmuz'unda, Nisan Yayınları tarafından basılan bu kitabın çevirmeni ise İrma Dolanoğlu. Kısaca öykülere değindim:
1.Göl: Kitabın ilk ve aynı zamanda en kısa öyküsü. Yıllar önce, on iki yaşındayken göle giren ve boğulan arkadaşını unutamayan, yıllar geçse dahi onun anısını hep taze tutan bir karakter karşılıyor bizleri öyküde. Çocukluğundaki bu travmayı atlatması kolay değildir nitekim. Yıllar sonra evlenip, eşi ile o kasabaya tekrar geldiğinde, olayın geçtiği yere uğramayı da ihmal etmeyecektir.
2.Cenazeci: Biraz ürkütücü bir öyküydü Cenazeci. Özellikle gece okumak, metni daha da etkili kılıyor. Bay Benedict adlı, soğuk tavırlarıyla tanınan adamın görevi, ölü insanları son yolculuğuna hazırlamaktır. Ve çevresindeki insanların ona taktıkları isim ise "Cenazeci"dir. Bay Benedict'in bir de ritüeli vardır: Ölü insanlarla yalnız kaldığında onlarla konuşuyor ve bazılarınaysa kendince cezalar veriyor. Yaptıkları zaman zaman korkutucu olabiliyor. Bradbury'nin aslında korku&gerilim türünde de iyi eserler verebileceğini bana kanıtlayan bir öykü de oldu aynı zamanda.
3.Ateş ve Buz: "Çocukluk bir şimşek gibi çakıp bitiyordu. Yeniyetmelik düşen bir yıldırımdı. Erişkinlik bir düş, olgunluk bir efsane, yaşlılık kaçılmaz derecede hızlı bir gerçeklik, ölüm çevik bir kesinlikti."
Ateş ve Buz bence kitabın en iyi öyküsüydü. Okuduğum Bradbury öyküleri arasında da en iyisiydi. Hatta daha da iddialı bir cümle kurup, bugüne dek okuduğum en iyi öykülerden biriydi bile diyebilirim. Henüz "okuduğum en iyi öykü" diyemiyorum ama zamanla belki o da olur, kim bilir?
Okuduğum bazı şeylerin değeri zamanla katlanarak artar. Ateş ve Buz da öyle olacak. O kadar güzel bir öyküydü ki, hala etkisinde olduğumu söyleyebilirim rahatlıkla. Bradbury sevmeyen adama bile düz çöktürür. Seven adam ise şapkasını çıkararak önünde saygı ile eğilir.
Bu kadar övgünün ardından biraz da öyküden bahsedeceğim. Ama çok az. Yüzeysel.
Bradbury, farklı bi yaşam formunda yaşayan insanlar hakkında yazmış. Bu insanların ömür süreleri yalnızca sekiz gün. İlk iki gün çocuk, sonraki iki gün genç, sonra yine kısacık bir olgunluk çağı ve ardından ölüm... Öykü boyunca da bu kısacık hayata mahkum olan insanların yaşadıklarını okuyoruz. Hayatını nasıl geçireceğin çok, çok önemlidir. Bir an dahi kaybedilmemelidir. Her an dolu dolu yaşanmalıdır...
Öykü yalnızca bu kadar mı peki? Değil. Öylesine derin anlamlar yuatıyor ki bu öyküde, okurken tüylerinizin diken diken olduğunu hissediyorsunuz. Muazzam kelimesinin vücut bulmuş halidir bu öykü. Ray Bradbury yarattığı bu minyatür dünyasıyla bazı gerçekleri okurlarının suratına tokat gibi çapıyor adeta.
Ah Bradbury, sen ne yazptın? Bu nasıl anlamlı bir öykü, bir insan bunu nasıl yazar? Hayal gücüne sarılıp uyumak istiyorum be adam.
Yukarıda Canberk söylemiş zaten, sinemaya uyarlanmaya çok müsait bir öykü. Ama nedense bana daha çok güzel bir animasyon olabilirmiş gibi geldi. Çok müsait bir konu. Umarım bir gün biri çıkar ve beyazperdeye aktarır bu harikulade öyküyü.
"Ama neden? Yaşam, savaşmaksızın öldürmeksizin de kısa değil miydi yeterince?"
Son Yaya - Ray Bradbury
Son Yaya da, tıpkı Ateş ve Buz gibi Temmuz 1986'da çıkan bir kitap. Ray Bradbury'nin korku ve bilimkurgu öykülerinden beş tanesini bir araya getiriyor. Mini yorumlarla öykülere değineceğim.
1.Sis Düdüğü: Johnny ve McDunn adlı iki arkadaş, fener kulesinde görevlidirler. Sırayla tutulan nöbetler sonucunda işlerine devam etmektedirler. Sis Düdüğü'nü çalmaları sonucu okuyanusun en derinlerinde yatan bir canavarı, milyarlarca yıllık uykusundan uyandıracaklardır...
"Hayat böyle işte. Biri, hiç gelmeyecek biri için hep bekler. Biri, bir şeyi onun kendisini sevdiğinden daha çok sever."
2.Küçük Katil: Bir korku&gerilim öyküsü. Alice Leiber ve David Leiber adlı çiftin bir bebekleri olur. Ama Alice bu bebeğe bir türlü ısınamaz, onda farklı bir şeyler olduğunu söyler sürekli. Bebeğin, kendisini öldürmek için fırsat kolladığı izlenimine kapılır zira doğum esnasında ölümden dönmüştür... Ürkütmedi desem yalan olur. Ama aktif bir korku&gerilim okuruna basit de gelebilir pek tabii.
3.Tırpan: Bradbury'den bir korku öyküsü daha. Hatta akıllara zarar bir öykü diye tanımlayabilirim. Ericson ailesi, arabaları ile yolculuk yaptıkları esnada yol biter ve karşılarına bir çiftlik evi çıkar. Yaşamlarını bundan böyle o evde idame ettirecek olan aile, tarlayı ekip biçmeye ve karınlarını doyurmaya başlar. Drew Erickson'ın o evde bulduğu ve eski sahibinden yenisine bırakılan tırpanın üzerine ise "Beni kullanan, dünyayı kullanır," yazmaktadır. Bu gizemli tırpanın gizemini çözmekse yine Drew Erickson'a kalacaktır... Güçlü bir hayal gücünden, insanlığın ölümüne dair düşündüren bir öykü.
4.Uzun Yağmur: Venüs'te geçiyor öykümüz. Simmons, Pickard ve Teğmen'den oluşan üçlü ekip, hiç durmamacasına yağan yağmur altında, Güneş Tapınağı'nı bulmak zorundadırlar. Sürekli yağmura maruz kalan bedenleri zayıflamakta ve bunun sonucunda da çıldırmanın eşiğine gelmektedirler. Zamana karşı yarışmak yeterli olmayacaktır zira asıl düşmanları yağmurdur...
5.Son Yaya: Bradbury'nin meşhur öykülerinden biridir Son Yaya ve bilindiği üzere, Bradbury bizzat yaşadığı bir olayı öyküleştirmiştir. Hepimizin yaşaması muhtemel bir olay hakkında kısa ama vurucu bir öykü. Ateş ve Buz öyküsünden sonra en sevdiğim Bdarbury öyküsü oldu Son Yaya. Bakalım zamanla bu iki öykünün üzerine çıkabilecek bir Bradbury öyküsüyle daha karşılacak mıyım?
Bay Leonard Mead'in arşınladığı sokakları ve o sokaklarda yer alan evleri betimleyen Bradbury'nin her cümlesi tokmak gibi vuruyor kafamıza. O evlerde yaşıyoruz hepimiz ve evlerimizin pencerelerinden sokağa sızan tek şeyse, aptal kutularından fışkıran yansımalar.
Ray Bradbury'nin gelecek toplumuna eleştirileri bu anlamlı öykünün satırlarında yatıyor. Öyküyü okuduktan sonra Son Yaya'ya katılmanız, televizyonunuzun kapat düğmesine basmanız, sokağa çıkıp caddeleri arşınlamanız dileğiyle. Dünyanın, ekranlarda göründüğü gibi olmadığını fark etmeniz dileğiyle.
Bradbury okumanız ve aydınlanmanız dileğiyle!
Bernard Weber - Karıncalar: Olağanüstü Bir Algılama Biçimi
Bu iki satırı okumak için size gerekli olan bir kaç saniye içinde yeryüzünde 40 insan ve 700 milyon karınca doğmaktadır.
Kitap tahmin edebileceğiniz gibi ana karakterleri insan olmayan kitaplardan. Daha önce bu formatta Kovan'ı okumuştum. O kitapta hep yakındığım şey arıların çok insanlaşmış olmasaydı. Neyse ki Karıncalar'da öyle bir sorun yok. Bildiğiniz karınca bunlar, gerçekten bir karınca nasıl yaşar, ne yapar, bol bol bunları okuyorsunuz. Öyle yataklarda uyuyan, yavrularını beşiklerde sallayan arılar gibi değiller.
Kitabın büyük çoğunluğunda karınca sitelerini, orada yaşayan karıncaları, bu sitelerin nasıl işlediğini falan okuyorsunuz. Ama ara ara bir evde yaşayan bir aileyi de görüyorsunuz. Jonathan, bu ailenin babası ve ölen dayısından onlara büyükçe bir ev miras kalıyor.
Kitabı kesinlikle okuyun, ama mümkünse bu edisyondan değil. Çeviri gerçekten korkunçtu, cümleler arası zaman uyumu yok, noktalama işaretleri yanlış yerlerde ya da hiç yok, bölüm geçişleri bile yok.
Burada sorun çıkar diye düşündüğüm için link paylaşmıyorum ama yorumun tamamı için bloguma uğrayabilirsiniz :D
@TheWalkingIdeas hocam kitap için yorumumu merak etmiştiniz, sonunda paylaşabildim :D
@ordoabchao Yorumunuzu okudum, unutmadığınız için teşekkür ederim.
3 Kitaplık bir seri olmalı Werber'in Karıncalar'ı. Bazı kısımların eksik kalması herhalde diğer kitaplarda tamamlanacağı içindir.
@TheWalkingIdeas rica ederim. Evet 3 kitaplık seri ama sanırım ikinci kitabın basımı yok.
Tünel Fareleri - Michael Connelly
Puanım: 9/10
Okuduğum en güzel polisiyeler sıralamasında kesinlikle ilk üçte yer alabilecek bir kitap.
Connelly, kitapları yıllardır gözümün önünde olmasına rağmen çok geç keşfettiğim bir yazar. Geç olmasına ve kitaplarının çoğunun baskısı olmamasına rağmen bin bir emekle kitaplarını topladım ve nihayet okumaya başlayabildim. Kitaba gelince, kahramanımız Harry Bosch bir polis, özel hayatı rayından çıkmış, geçimsiz ve aksi sayılabilecek, amiyane tabirle gıcık ve uyuz bir adam ama kesinlikle ahlaksız biri değil. Arkadaşı falan da yok. Olsa bile kısa zamanda Bosch'u terk eder. (karısı da terk etmiş zaten) Öyle tek başına bir kaç kişiye girişip yere seren biri de değil. Oldukça sıradan ama hedefinden şaşmayan, son derece zeki ve bir o kadar da başına buyruk çalışmayı seven bir polistir. Amirleri onu polislikten çoktan atacaklar ama o bir şekilde orada kalmayı başarıyor. Tek tutkusu polislik. Kitap, kusursuz kurgusu, kesintisiz sürükleyiciliği ile müthiş bir roman. Okuyucuyu bütün ipuçlarından haberdar etmesine rağmen gerçek suçluyu tahmin etmeniz çok zor. Connelly bağımlılık yapacak bir yazar.
Betondaki Sarışın/Michael Connelly
http://www.aktifokur.com/219-betondaki-sarisin-michael-connelly.html#post772
Algernon 'a Çiçekler -Daniel Keyes- Notum : 10/8 İzmir kitap Fuar'ından son gün oldukça indirimli almıştım. Bir günde bitirdim oldukça akıcı ve insanın içine işleyen bir hikaye . Derin ve ciddi okumalar arasına sıkıştırabileceğiniz çerezlik bir kitap ..
Kennedy'nin Beyni/Henning Mankell
http://www.aktifokur.com/blogs/okuryazar-5/kennedynin-beyni-42/
Golem ve Cin - Helene Wecker
Kitap gerçekten bana bir şeyler katan bir kitaptı. Din konusundaki tartışmalar iki dinin birbiriyle karşılaştırması aslında özlerinin ne kadar benzer olduğunun sorgulanması gibi şeyler bir yana bunun arka planında verdiği kurgu olayların bağlantılandırılması kültürlerin iç içe geçirilmesi gerçekten başarılıydı. Büyüleyici bir masal mı cidden öyle. Ayrıca kitaptan yazımda da bahsettim.
http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2015/05/tanr-ve-din-uzerine-golem-ve-cin.html
Kurtlara Söyle Eve Döndüm - Carol Rifka Brunt
Kitabı iki türlü okuyabilirsiniz. Birinci olgu asosyallik. Baş karakter moderniteden sahtelikten bu zamandan bunalmış insanlarla ilişkisi zayıf tam anlamıyla asosyal bir karakter. Çevresinde sevdiği insanlar hariç tüm herkesi kötü ve tehlikeli olarak yargılıyor. O kadar kötülük bekliyor ki onlardan böyle olmalarının sebeplerini de sorgulamıyor. Sürekli karamsar bir doğaya sahip ve bunun değişmesini anlatması kitabın bir boyutu. Alttaki linkte kitabı o yönüyle inceledim.
http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2015/05/kurtlara-soyle-eve-dondum-asosyallik.html
Kitabın diğer yönü ise eşcinsellik meselesi. AİDS olgusu, yarattığı korku ve gerginlik eşcinsellere karşı tutunulan düşmanca tavırlar, onların yaşadıkları sorunlar, hayatlarını yaşamalarının önündeki engel de çok iyi bir şekilde yansıtılıyor. Bu bakımdan da şurada inceledim.
http://kanvekuller.blogspot.com.tr/2015/05/kurtlara-soyle-eve-dondum-carmilla.html
Şüpheli Ölüm - Michael Connelly
Michael Connelly'nin Türkçeye çevrilmiş son kitabı olan Şüpheli Ölüm yine bir Harry Bosch macerası. Diğer kitaplar gibi harika bir polisiye. Romanın kurgusu ve yazarın tempoyu hiç düşürmemesi gerçekten dikkate değer.
Kapanmamış dosyalarda çalışan Bosch'un elinde eski bir kapanmamış dosya varken, eski husumetlisi Irwın, oğlunun intihar gibi görünen ölümünü Bosch'un araştırmasını istemiştir. Teşkilatta hemen hemen hiç sevilmeyen ama müthiş bir dedektif olan Bosch, ilerleyen sayfalarda karşılaştığı bütün politik ve diğer engellere rağmen bir füze gibi hedefe kilitlenerek olayları araştırmaya başlar.
Connelly'nin Türkçeye çevrilmiş 23 kitabının tamamını okudum ve bana göre hepsi birbirinden güzel. Okuyacak arkadaşlara önerim kitapları yayın tarihine göre değil yazım tarihine göre okumalarıdır. Çünkü bütün kitaplar önceki kitaplarla az da olsa ilintili. Kahramanlarımızın maceralarını okurken aynı zamanda onların yaşamlarını da okuyoruz. Yazar Tünel Fareleri isimli kitabı 1992 yılında yazdığında Harry Bosch 25-30 yaşlarında idi. Şüpheli Ölüm isimli kitapta ise emekliliği hak etmiş 50 yaşını geçmiş ve boyu kadar kızı olan bir dedektiftir.
Kızıl yükseliş tam bir güç mücadelesiydi okumanızı ttavsiye ediyorum.
Yorumum da burada
http://fantastikdelisi.blogspot.com.tr/2015/06/kzl-yukselis-kitap-yorumu.html
İstanbul hatırası 3 günde bitti muazzamdi
son iki günde okuduğum iki kitap biri Küçük Prens, sanırım herkes okumuştur ben biraz geç okudum ama çok güzeldi.. küçücük bi kitap olmasına rağmen mesajı bol ve sadece küçüklere değil büyüklere de hitap ediyor. görselliği de hayal ufkunuza katkıda bulunuyor, çizimlerde çok hoştu..
diğeride bugün bitirdiğim ama bayıldığım kitap martı jonathan livingston..
zaten 147 sayfa ve çoğu sayfada resimler var ama ona rağmen çok başarılı, güç veren, insanın kendi içindeki gücü keşfetmek için yol açan bi kitap.. insanın isterse neler yapabileceği ve farklı olmanın özgürlüğünü hissettiriyor insana, bence herkes okumalı şiddetle tavsiye olunur.. ben bayıldım ve kitaplarımı temiz okumayı sevdiğim halde bu kitapta özgürce severek altını çizdim eminim herkes için bişeyler ifade edicektir bu kitap..
Pablo Neruda - Yirmi Aşk Şiiri ve Bir Umutsuz Şarkı
seytan yıldızı