Neoliberalizmi Aşmak Latin Amerika'da Kitle Merkezli Kalkınma
![](https://www.ukitap.com/kapak/102/neoliberalizmi-asmak-latin-amerika-da-kitle-merkezli-kalkinma.jpg)
- Orjinal adı
- Transcending Neoliberalism
- Yazar
- Anthony O'Malley, Henry Veltmeyer
- Çeviri
- Barış Baysal, Emel Kahraman
- Editör
- Anthony O'Malley, Henry Veltmeyer
- Yayınevi
- Kalkedon Yayıncılık
- Dil
- Türkçe
- Sayfa s.
- 264
Yeni bir çağın eşiğinde olduğumuz söyleniyor. Toplumsal ve ekonomik örgütlerin egemen yapılarında çığır açan bir değişim; birbirleriyle ilişkili uygulamaların ve süreçlerin küreselleşmesi; dünyayı sorgularken ve çözümlerken kullanılan yeni biçimler, bu çağın en ayırt edici özellikleri olarak sıralanıyor.
50'li yılların sonunda, bazı sosyologlar (C.W. Mills ve Daniel Bell gibi) modern çağın sona erdiğini, yeni çağın postmodern, postendüstriyel, postkapitalist olacağını yazdı. Anladıkları ve anlamlandırdıkları hali ile modern çağın temelinde, aydınlanma arayışı, ekonomik faaliyetleri yöneten kuralların bilimsel analizi, insanların varolan potansiyellerini ortaya çıkarabilecekleri, mükemmel olmasa da daha iyi bir toplum yapısı vardı. Böyle bir kalkınma; ya bir sürecin sonucu olarak görülüyordu, bu durumda anlaşılabilen ve değiştirilebilen ama denetim altına alınamayan güçlere bağlanıyordu; ya da bir projenin sonucu olarak kabul ediliyordu, bu durumda da gerçekleşmesi özgürlük, akıl, eşitlik gibi evrensel ideallere dayanan uygun eylemler ve akılcı ilkelerle mümkündü. Ekonomik gelişme, toplumsal adalet ve demokrasi, modern toplum ve bu toplumun ortaya çıkışında yer alan özgürleştirici sürecin üç önemli boyutunu oluşturuyordu. Tasarlandığı gibi modernleşme, bunların önündeki engelleri aşmak için devam eden bir süreci ya da mücadeleyi gerektiriyordu.
Pek çoklarına göre yeni bir postmodern, postendüstriyel ve postkapitalist toplum kavramı ve imgesi biraz vakitsizdi; uluslararası çapta ekonomik büyüme, kalkınma ve modernleşme sürecinden bahsedildiği bir zamanda ortaya çıkmıştı. Ancak sonradan anlaşıldığı gibi, bunu önce dile getirenler, on yıllar sonra ortaya çıkan ya da daha açıkça görülebilen kalkınma ve görme biçimlerini haber verdikleri için öngörülü olarak nitelendirilebilirler. Ne olursa olsun, 80'lerde yeni ve postmodern bir çağ kavramına birçok ekleme çıkarma yapıldı; bu da ekonomik ve toplumsal kalkınmada, sürecin ya da projenin yeniden ele alınmasıyla sonuçlandı. Özgürlük ve adaletin hüküm süreceği akılcı bir toplum ve devlet yapısı ideali; yani, potansiyellerini ortaya çıkarmalarına imkan verilmiş ve güçlendirilmiş, özgür ve eşit bireylerin topluluğu, vazgeçilemez nitelikte olan insan haklarına dayalı evrensel ilkeler ve Aydınlanma inancı ilerleme fikrine kurban edildi.
Bu noktada varılan bir fikir birliği yok elbette. Çünkü bir tarafta, on sekizinci yüzyıldaki Aydınlanma´nın modernleşme projesini tamamlamak ve özgürlük, eşitlik, ilerleme gibi ideallerle akılcı ilkeleri kurumsallaştırmak için ihtiyaç duyulan radikal değişikliklerin gerekliliğine ve yapılabileceğine hâlâ inananlar var. Ne de olsa, kalkınma uçurumunun dünyanın her tarafında büyüdüğüne dair geniş bir alanda gözlemlenebilen kanıtlar ve toplumsal eşitsizliklerde gözle görülen bir artış var. Tüm bunlar, küçük ve ayrıcalıklı bir azınlığın keyfini sürdüğü, çok sayıda insanı yoksulluğa ve sefalete iten ve zenginlik ile refah adacıklarından dışlayan bir kalkınmanın sonucu. Öte yandan, radikal ya da devrimci bir değişimin hem gerekliliğini hem de olabilirliğini reddeden, yine geniş bir alana yayılan hayal kırıklığı, karşı çıkmak ve kabul etmemek için yükselen sesler (ile ulus devletin iktidarı ve aracı olma konumu) var. Toplumsal devrim yerine; var olan sisteme, onun küreselleşmesine ve öteki süreçlere uyum sağlama, bunlarla birleşme, kalkınma sürecinin amacıymış gibi yansıtılıyor. Her ikisi de uçlarda gezinen bu bakış açılarının arasına yayılmış olan, başka bir kalkınma şekli ve alternatif çözümleme biçimleri arayan sesler de var.
Bu arayışın merkezinde yer alan düşünce, kalkınmanın gerekli ve mümkün olduğunu, ancak tasarlanma ve uygulama biçiminin çok farklı olması gerektiğini savunuyordu. Kalkınma, deneyimin radikal heterojenliğinin; kalkınmaya birden çok yolla varılabileceğinin; sürecin temelinde yerel toplulukların yer aldığının; değişim için insanların tek etkin unsur olduğunun farkında olmalıydı.
(Tanıtım Yazısından)